-
1 borcunu ödemek
v. pay one's debt -
2 borcunu ödemek istemeyen kimse
n. deadbeat -
3 can borcunu ödemek
умере́ть, свести́ счёты с жи́знью -
4 can borcunu ödemek
pay one's debt to nature -
5 ödemek
вы́платить заплати́ть плати́ть* * *-i1) плати́ть, опла́чивать; погаша́ть (долг и т. п.)borcunu ancak üç ay sonra ödemeğe başlıyabilir — он смо́жет нача́ть вы́плату своего́ до́лга то́лько че́рез три ме́сяца
2) компенси́ровать, возмеща́ть (убытки и т. п.)3) окупа́тьbu fabrika sermayesini beş yılda ödedi — э́тот заво́д окупи́л себя́ за пять лет
4) плати́ть, отпла́чивать за что, чемiyiliğini nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum — не зна́ю, чем я отплачу́ за твою́ доброту́
kazandığımız zaferi kanımızla ödedik — [за] оде́ржанную побе́ду мы заплати́ли свое́й кро́вью
-
6 заплатить
ödemek,parasını vermek; karşılık vermek* * *сов.1) ödemek; parasını vermekзаплати́ть долг — borcunu ödemek
заплати́ть за телефо́н — telefon parasını vermek
2) ( оплатить) karşılık vermek; ödemekзаплати́ть жи́знью за что-л. — bir şeyi canı / hayatı ile ödemek
ты мне за э́то запла́тишь! — sana (bunun) kefaretini ödeteceğim!
-
7 pay back
(borcunu) ödemek, geri vermek; (kötülügü, vb.) ödetmek, hesabini sormak -
8 settle up
(borcunu) ödemek, (hesabini) kapatmak -
9 pay up
tamamen ödemek, tasfiye etmek* * *borcunu öde* * *(to give (money) to someone, eg in order to pay a debt: You have three days to pay up (= You must pay up within three days).) borcunu ödemek -
10 borç
борщ (м) долг (м) задо́лженность (ж)* * *озвонч. -cu1) долг, заёмborç almak — взять в долг, заня́ть
borca batmak — погря́знуть в долга́х
borç bini aşmak — быть по́ уши в долга́х, быть по го́рло в долга́х
borca girmek — влезть в долги́, задолжа́ть
borcunu kapatmak — вы́платить долг, погаси́ть задо́лженность
borcunu ödemek — заплати́ть [свой] долг
borç paça(sın)dan akmak — быть в долгу́ как в шелку́
2) перен. долг, обя́занностьborcumdur — э́то мой долг, э́то моя́ обя́занность
borcunu bilmek / saymak — счита́ть [свои́м] до́лгом
namus borcu — долг че́сти
••borca içen iki kez sarhoş olur — посл. кто пьёт в долг, быва́ет пьян два́жды
-
11 pay back
geri ödemek, geri vermek, acısını çıkarmak, öç almak* * *geri öde* * *1) (to give back (to someone something that one has borrowed): I'll pay you back as soon as I can.) borcunu ödemek, geri vermek2) (to punish: I'll pay you back for that!) cezalandırmak -
12 can
ко́локол (м)* * *1.1) душа́canın isteği kadar — ско́лько твое́й душе́ уго́дно
2) жизнь, существова́ниеcan pahasına — цено́ю жи́зни
can ve mal emniyeti — безопа́сность жи́зни и сохра́нность иму́щества
3) жи́зненная си́ла, си́ла ду́хаsende hiç can yokmuş — в тебе́, ока́зывается, нет никако́й си́лы
4) употр. как счётное слово душа́; челове́кsekiz can besliyor — он ко́рмит во́семь душ
5) рел. мюри́д ( последователь учения Бекташи и Мевлеви)2.1) душе́вный, чу́ткий, отзы́вчивыйne kadar can adamdır! — како́й душе́вный челове́к!
2) прия́тный, ми́лыйne can çocuk! — како́й ми́лый ребёнок!
••can çıkmayınca huy çıkmaz — посл. горба́того моги́ла испра́вит
can boğazdan gelir — погов. душа́ жива́ го́рлом (чтобы жить, надо есть)
can maldan tatlıdır — погов. жизнь доро́же бога́тства
- canım!- canını acıtmak
- canı ağzına gelmek
- can alacak yer
- can alıp can vermek
- canını almak
- can atmak
- canını bağışlamak
- can baş üstüne
- can beslemek
- canı boğaza gelmek
- can borcunu ödemek
- canı burnuna gelmek
- canı canına sığmamak
- canı cehenneme!
- canı çekilmek
- can çekişmek
- canı çekmek
- canı çıkmak
- can dayanmamak
- canına değmek
- babanın canına değsin
- canını dişine almak
- canını dişine takmak
- candan geçmek
- canı gelip gitmek
- canı içine sığmamak
- canı istemek
- canı isterse
- canı kalmamak
- canına kâr etmek
- canına kıymak
- can kulağı ile dinlemek
- canına minnet
- canına okumak
- canı sağ olsun!
- canı sıkılmak
- canını sıkmak
- canımı sokakta bulmadım
- canına susamak
- canına tak demek
- canından usanmak bezmek
- canından usanmak bıkmak
- can vermek
- canını vermek
- canını yakmak
- canı yanmak
- canı yerine gelmek
- canı yok mu? -
13 отблагодарить
-
14 deadbeat
adj. bitkin, perişan————————n. borcunu ödemek istemeyen kimse, avantacı, beleşçi kimse -
15 pay one's debt
v. borcunu ödemek -
16 pay one's debt to nature
can borcunu ödemek, ölmek -
17 deadbeat
adj. bitkin, perişan————————n. borcunu ödemek istemeyen kimse, avantacı, beleşçi kimse -
18 pay one's debt
v. borcunu ödemek -
19 pay one's debt to nature
can borcunu ödemek, ölmek -
20 can
can Leben n; Seele f; (a als Zählwort); Gesundheit f; Lebenskraft f; adj Person feinfühlig; entgegenkommend; aufrichtig; besonders Kind lieb;can acısı heftige(r) Schmerz;can alacak nokta (oder yer) Kernpunkt m, des Pudels Kern;can alıcı ohrenbetäubend; vernichtend; fig heikel; wunde(r) Punkt;can almak (Todes)Opfer fordern;can atarcasına leidenschaftlich;-e can atmak sehnlichst wünschen (A oder zu …); sich flüchten (zu D);can baş üstüme … wird gern erledigt;can borcunu ödemek das Zeitliche segnen;can çekişmek mit dem Tode kämpfen; sich herumquälen;can damarı Lebensnerv m;can dostu Busenfreund m;can düşmanı Todfeind m;can havliyle aus Leibeskräften;can kaybı Verluste m/pl an Menschenleben;can kurtaran yok mu Hilfe!;can sıkıntısı Langweile f; Ärgernis n, Verdruss m;can vermek umkommen; (-e) jemandem wieder Mut geben; wieder zum Leben erwecken A;… için can vermek sein Leben opfern für; lechzen nach;cana yakın sympathisch; Lied rührend;canı ağzına gelmek wie gerädert sein; abgehärmt sein; einen Schreck bekommen;-i canı çekiyor er/sie hat Appetit (auf A);canı çıkmak den Geist aufgeben; fam krepieren; sich umbringen (-den vor D); Kleid sich abtragen, zerschleißen;canı pek Person zäh;-in canı sıkılmak sich langweilen; bedrückt sein; sich ärgern (-den über A);-in canı yanmak heftige Schmerzen haben; satt haben (-den jemanden);canına yandığım(ın) fam verflixt; herrlich; Teufels-;canla başla mit Herz und Seele;canım mein(e) Liebe(r)!; mein Kind;yok canım aber nicht doch!?; wirklich!?; sieh mal an!;canım [dʒaː'nƗm] herrlich, wunderschön
- 1
- 2
См. также в других словарях:
can borcunu ödemek — ölmek Sırası gelince kendi paylarına düşen can borcunu da ödediler. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
borçtan kurtulmak — borcunu ödemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hesabı temizlemek — borcunu ödemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kumar — is., Ar. ḳimār Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu Ağır bir kumar borcunu ödemek zorunda kalan soylular gibiydi. N. Cumalı Birleşik Sözler kumar ebesi kumarhane Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kumar oynamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eda etmek — 1) borcunu ödemek 2) dinî buyrukları yerine getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aybeay — zf., T. ay + Far. be + T. ay Aydan aya, ay ay olarak Borcunu aybeay ödemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kefalet — is., huk., Ar. kefālet Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış. A. Ş … Çağatay Osmanlı Sözlük
EDÂ' — Yerine getirmek. Ödemek. Borcunu vermek. Vazifesini yapmak. * Tarz. Üslub. * Şive. * Tekebbür. * Fık: Namazı vaktinde kılmağa Eda ve vakit geçtikten sonra kılınan namaza da Kaza denir. (Bak: Kaza … Yeni Lügat Türkçe Sözlük